DÜRÜSTLÜK KURALI
Kavram ve Tanım
Türk Medeni Kanunu'nun "I. Dürüst Davranma" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." Bu hükümde, kişilere haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymaları yönünde bir emir verilmiştir; ama dürüstlük kurallarından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin hiçbir tanım yapılmamıştır.
Türk Hukuk öğretisinde "doğruluk ve güven kuralı" ya da "objektif iyiniyet kuralı" olarak da ifade edilen dürüstlük kuralının tanımını yapmak da yine öğretiye ve yargı kararlarına düşümüştür. Öğretide ve yargı kararlarında yapılan tanımların ışığında biz de şöyle bir tanım verebiliriz:"Dürüstlük, çeşitli hukuki ilişkiler söz konusu olduğunda, bu ilişkilerin birer tarafını oluşturup da mantıklı hareket edebilen, orta zekâlı ve namuslu bireylerin sergiledikleri, karşılıklı güven ihtiyacına, iş yaşamının gereklerine, genel ahlâk kurallarına, hatta geleneklere uygun davranış tarzıdır. Öyle ki, bu davranış tarzının gereği olarak oluşan ve herkesçe benimsenen kurallara dürüstlük kuralları denir."
Dürüstlük kuralı, herhangi bir hukuki ilişkinin tarafı olabilecek herkesin, içinde bulunulan koşullarda, diğer taraftan ve başkalarından beklemekte haklı olduğu davranış tarzını bizzat da sergilemesini gerektirir. Bu yüzden içinde bulunduğumuz her durumda aç gözlülük etmeyen, hakkından fazlasını istemeyen ama haklı çıkarlarını korumak için de gerekli önlemleri alan, ölçülü tepkiler veren, makul, mantıklı, orta zekâlı ve namuslu bir kişi gibi hareket edersek bu kurala uymuş sayılırız. Toplumdaki kişilerin çoğunluğunun davranış şeklinin dürüstlük kuralına uygun olacağı varsayımından yola çıkarak, hukuki bir ilişki içindeyken ortalama davranış tarzından sapan kişilerin dürüstlük kuralına aykırı davranmış olduğunu söyleyebiliriz.
Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin sözüne sıkı sıkıya bağlı kalınacak olursa, dürüstlük kuralı, sadece hakların kullanılması veya borçların yerine getirilmesi sırasında uyulması gereken bir kuraldır. Oysa dürüstlük kuralının uygulama alanı hiç de bu kadar değildir. Öyle ki, dürüstlük kuralı, yazılı hukuk kuralları ile irade beyanlarının yorumunda ve tamamlanmasında, kanunun düzeltilmesinde, sözleşmelerin çevrilmesinde ve değişen koşullara uyarlanmasında, sözleşme öncesi görüşmeler sırasında ve yan yükümlülüklerin doğması açısından uygulama alanı bulur.
Dürüstlük Kuralının Özelliği
Dürüstlük kuralı, iyiniyetten farklı olarak, subjektif değil, objektif bir nitelik taşır. Çalıntı mal satın alan iki kişiden biri bunun çalıntı olduğunu biliyor, diğeri bilmiyorsa, objektif olarak ikisinin de sergilediği davranış aynıdır; ama biri iyiniyliyken diğeri kötüniyetlidir. Oysa arazisi üzerine hiç ihtiyaç duymadığı hâlde elli metre yüksekliğinde bir duvar dikerek komşusunun manzarasını kesen kişinin davranışı dürüstlük kuralına uymaz. Çünkü mantıklı düşünebilen, orta zekâlı hiçbir birey, mülkiyet hakkını, işine yaramayacak bir duvarı dikmek için emek verip masraf yaparak kullanmaz. Görüldüğü gibi, dürüstlük kuralına uyduğunu kabul ettiğimiz ortalama davranış biçimi, hakkını kullanan veya borcunu ifa eden herkese dayatılan objektif bir ölçü oluşturmaktadır. Bir kişinin dürüst davranıp davranmadığı, onun kişisel durumuna göre değil, objektif ölçülere göre belirlenir.
Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin sözü, bu hükmün emredici olduğunu düşündürmektedir. Ancak öğretide 2. maddenin hiç de emredici bir hüküm getirmediğini, dürüstlük kurallarının aksinin taraflarca kabul edilebileceğini savunan yazarlar da bulunmaktadır. Dürüstlük kuralının emredici olduğunu kabul eden yazarlara göre, bu kural kamu yararı ve genel ahlak düşüncesi gözetilerek getirilmiş bir kuraldır ve bu kurala uyulup uyulmadığını hâkimin resen göz önünde tutması gerekir. Aksi görüşü benimseyen yazarlar, dürüstlük kuralının emredici olduğu kabul edilecek olursa, dürüstlük kuralına aykırılığa rağmen, bu durumu yargı önüne götürmeksizin borcunu yerine getirmiş olan kimsenin, verdiğini diğer taraftan geri isteyebileceğine, oysa böyle bir sonucun hukuki ilişkilerdeki güveni sarsacağı için kabul edilemeyeceğine dikkat çekerler. Bu yazarlara göre, dürüstlük kuralına aykırılık iddiası bir itiraz da sayılamaz, çünkü itiraz bir hakkın doğmadığını veya sona erdiğini ileri sürmektir, oysa diğer tarafın davranışının veya beklentisinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürmek, böyle bir nitelik taşımaz. Onlara göre, taraflar, sözleşme ile belirli bir olaya özgü olmak üzere dürüstlük kurallarına başvurmayacaklarını kararlaştırabilirler. Yeter ki bu anlaşmaları, Medeni Kanunun 23. maddesinin ikinci fıkrası anlamında, özgürlüklerden vazgeçmek anlamına gelmesin veya özgürlükleri hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayıcı bir nitelik
taşımasın. Aksi takdirde böyle bir anlaşma geçersiz sayılır ve somut olaya, bertaraf edilmeye çalışılan dürüstlük kuralı uygulanır.
Dürüstlük kuralına uyma zorunluluğu, sadece Medeni Hukuk alanında değil, Özel Hukuk'un tümünde geçerli bir ilkedir. Hatta Kamu Hukuku, özellikle İdare Hukuku, Medeni Yargılama Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku alanında dürüstlük kuralının işlerlik kazandığı durumlar söz konusudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder