MEDENİ HUKUK İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE KİŞİLERİN SAHİP OLABİLDİKLERİ HAKLAR
Medeni Hukukta karşımıza çıkan haklar değişik nitelikler taşıyabilir. Örneğin Kişiler Hukuku alanında kişilik haklarıyla, Aile Hukuku alanında velayet hakkıyla ve eşlerin birbirlerine karşı sahip olduğu çeşitli haklarla, Miras Hukuku alanında mirasçı olmaya bağlı olan haklarla, Eşya Hukuku alanında ayni haklarla ve Borçlar Hukuku alanında da alacak hakları ile meşgul oluruz. Bu hakların hepsi ilgili oldukları dersler çerçevesinde ayrıntılı olarak incelenecek olmakla birlikte aralarında birtakım benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Burada bu benzerlik ve farklılıkları esas alarak tüm bu haklarla ilgili bazı açıklamalar yapacağız.
Mutlak Haklar ve Nispi Haklar
Hak, genel olarak, kullanılması sahibinin veya yetkili temsilcisinin iradesine bağlı olup hukuk düzenince korunan menfaat olarak tanımlanır. Bu menfaat, hak sahibine başkaları karşısında bir üstünlük sağlar. Onlardan belli şekilde davranma, bazı şeyleri yapmama veya bazı şeylere katlanmasını beklemek bakımından hak sahibini yetkilendirir. İşte hak sahibinin bu üstünlüğü, eğer sadece belli bir hukuki ilişkiyle bağlı olduğu diğer bir kişiye yönelikse, bu durumda nispi (kişisel-şahsi) haklardan söz ederiz. Eğer hak, kendisiyle hiçbir hukuki ilişki içinde bulunmadığımız kişilere karşı bile bize bir üstünlük sağlıyorsa o zaman da mutlak haklardan söz ederiz.
Kişilik hakkı, velayet hakkı, fikrî haklar veya ayni haklar mutlak haklardır. Çünkü hak sahibi bu haklarını herkese karşı ileri sürebilir, yani herkesten bu hakkına saygı duymasını bekleyebilir ve hakkını herkese karşı korumaya çalışabilir. Çünkü bu haklar, herkes tarafından ihlal edilme tehlikesi altındadır. Hak sahibinin kendisiyle hiçbir hukuki ilişki içinde bulunmadığı, hatta hiç tanımadığı veya daha önce hiç görmediği bir kişi bile, onun bu hakkını zedeleme potansiyeline sahiptir.
Aile Hukukunda nişanlıların ve eşlerin birbirlerine karşı sahip oldukları birtakım haklar vardır. Nişanlılar ve eşler birbirlerinden sadakat beklemek, zor durumunda destek beklemek, eşlerden her biri diğerinden evlilik birliğinin giderlerine katılımına beklemek gibi haklara sahiptir. Bu haklar, sırf onlar arasında nişanlılık veya evlilik hukuki ilişkisi bulunduğu için söz konusudur ve hiçbiri bu hakkını nişanlısından veya eşinden başka bir kişiye karşı ileri süremez. Bu haklara sadece belli bir hukuki ilişkinin taraflarını oluşturan kişiler ancak diğer tarafa karşı sahip oldukları için nispi haklar kategorisine girerler. Nispi hakların bir kısmı, kişi varlığı değerlerine ilişkindir; ama nispi hakların önemli bir kısmı mal varlıksal değerleri ilgilendirir. Borçlar Hukuku'nun temel kavramlarından olan alacak hakları böyledir. Alacak hakları dışında da nispi haklar söz konusudur. Önalım, alım, geri alım hakları, kural olarak, sadece bir sözleşme çerçevesinde bu hakkı hak sahibine tanıyan kişiye karşı kullanılabilirler. Bunlar da mal varlıksal sonuç doğururlar ve ayrıca yenilik doğuran haklar olarak farklı bir hak grubuna girerler.
Nispi haklar, bu hakkın doğumuna yol açan hukuki ilişkinin tarafları dışındaki bazı kişilere karşı da ileri sürülebilirler. Bir taşınmaza ilişkin kira sözleşmesinden doğan kiralananın kullanımı konusundaki alacak hakkı, taşınmaz satış vaadinden doğan alacak hakkı veya önalım, alım veya geri alım sözleşmelerinden doğan yenilik doğuran haklar, bu hakların tapu siciline şerh verilmiş olmaları koşuluyla, ilgili oldukları taşınmaz üzerinde sonradan hak kazanan herkese karşı ileri sürülebilir hâle gelirler. Bu duruma, nispi hakların kuvvetlendirilmesi denilir.
Nispi haklar arasında bulunan alacak hakları zaman aşımına tabidir; oysa mutlak haklar zaman aşımına tabi değildir. Gerçi mutlak haklar arasında yer alan aynî haklar alanında da zaman aşımı kavramına rastlanır; ama bu alandaki zaman aşımı alacak haklarındaki zaman aşımından farklı bir etki gösterir. Şöyle ki, bir alacak hakkı zaman aşımına uğradığı zaman ortadan kalkmasa da ciddi anlamda zayıflar. Artık borçlu borcunu özgür iradesiyle ödemezse, alacaklının onu Devletin icra organları vasıtasıyla ödemeye zorlama olanağı ortadan kalkmıştır. Oysa ayni haklar alanında hakkın etkisini zayıflatan değil, tam tersine ayni hak kazandıran bir zaman aşımı söz konusudur. Gerek alacak hakları gerekse ayni haklar hak düşürücü süreye de tabi değillerdir. Hak düşürücü süre yenilik doğuran haklar bakımından söz konusu olur.
Yararlanma Hakları ve Düzenleme Hakları
Medeni Hukukta haklar, yararlanma hakları ve düzenleme hakları olmak üzere iki ayrı kategoriye de ayrılabilir. Bu ayrım, hakkın sahibine sağladığı yetkinin içeriğine göre yapılır. Yukarıda sözünü ettiğimiz kişilik hakkı, ayni haklar, alacak hakları yararlanma haklarıdır. Tüm bu haklar, sahibine belli bir davranıştan veya hukuki değerden yararlanma olanağı sağlar ve başkasına karşı ileri sürülebilecek bir talep yetkisi verir. Düzenleme hakları ise, sahibine herhangi bir davranıştan veya hukuki değerden doğrudan doğruya yararlanma olanağı sağlamaz ve bir talep yetkisi de vermez. Bu haklar, sahibinin belli hukuki ilişkileri kurabilmesini, içeriğini değiştirebilmesini ve sona erdirebilmesini olanaklı kılar. Bu hukuki ilişkilerin kurulması, değiştirilmesi veya sona erdirilmesi de hak sahibine çeşitli yararlanma hakları kazandıracağından, düzenleme hakları, sahibine bir davranış veya hukuki değerden ancak dolaylı olarak yararlanma olanağı sağlayan haklardır.
Aşağıda bu iki hak grubunu biraz daha yakından inceleyeceğiz.
Yararlanma Hakları ve Özellikle Talep Yetkisi
Yararlanma hakları arasında bulunan ayni haklar, sahibine konusu olan eşyayı kullanma, bu eşyanın ürünlerini elde etme, bu eşyanın biçimini değiştirme, hatta onu bozup yok etme gibi fiilî yetkiler sağlar. Fakat ayni hakların sahibine sağladığı yetkiler bunlarla sınırlı kalmaz. Ayni haklar, hak sahibine, ayni hakkın konusu olan eşya üzerinde başkalarına da haklar kurma veya bu eşya üzerindeki hakkı başkasına devretme, başkası tarafından elinden uzaklaştırılan eşyayı geri isteme, eşyadan yararlanmasına herhangi bir şekilde engel olan kişiye karşı el atmasını önleme ve tazminat davası açma gibi hukuki yetkiler de bahşeder. Yine yararlanma hakları arasında bulunan alacak hakları, alacaklının borçludan belli bir davranışta bulunmasını isteme yetkisini verir. Buna talep yetksi de denilir. Borçlunun bu davranışta bulunmasında alacaklının bir yararı vardır. Alacak hakkının alacaklıya verdiği tek yetki talep yetkisi değildir. Alacaklı, duruma göre icraya veya mahkemeye başvurma yetkisine, borç gereği gibi yerine getirilmezse uğradığı zararların tazminini isteme yetkisine de sahiptir. Alacaklı alacağı üzerinde tasarruf etme yetkisine de sahiptir ve bu yetki çerçevesinde alacak hakkını başkasına devredebilir, borçluyu ibra edebilir, alacak hakkını rehnedebilir, alacağını tahsil edebilir veya ifa için borçluya yeni bir süre tanıyabilir. Ayrıca alacak hakkına bağlı olarak alacaklının birtakım yenilik doğuran hakları ve def'i hakları da ortaya çıkabilir.
Alacak hakkının sahibine sağladığı talep yetkisi, çoğu zaman alacak hakkının kendisiyle karıştırılır. Oysa talep yetkisi, alacak hakkının sahibine sağladığı ve yukarıda saydığımız yetkilerden sadece biridir. Çoğu zaman alacak hakkı doğduğu anda talep yetkisi de doğar; ama bazen alacak hakkı doğsa da henüz talep yetkisi doğmamış olur. Vadeye bağlı borçlarda durum böyledir. Vade dolmadan önce alacaklının borçludan belli bir şekilde davranmasını isteme yetkisi, talep yetkisi bulunmaz. Bazen de talep yetkisi ortadan kalkar; ama alacak hakkı varlığını sürdürmeye devam eder. Yukarıda sözünü ettiğimiz zaman aşımına uğrayan alacaklarda durum böyledir. Alacak zaman aşımına uğradığı zaman, alacaklı talepte bulunabilir bulunmasına; ama borçlu zamanaşımı def'ini ileri sürdüğü andan itibaren onu borcunu ifaya zorlamak için alacaklının hiçbir olanağı kalmaz. Çünkü zamanaşımı def'nin kullanılmasıyla birlikte talep yetkisi ortadan kalkmıştır. Ayrıca, talep yetkisi sadece alacak haklarında da söz konusu olmaz. Kişilik haklarına yapılmış olan saldırıya son verilmesi ve saldırı tehlikesinin önlenmesi talepleri, kişilik haklarından doğmaktadır. Bir kişinin eşyasını kendisinden uzaklaştırmış olan kişiye yöneltebileceği iade talebi veya eşyası üzerindeki yetkilerini kullanmasına engel olan kişiye yönelttiği el atmanın önlenmesi talebi ise ayni haktan doğan taleplerdir, bunlara ayni talepler de denilir. Alacak hakkından doğan talep yetkisi ise kişisel talep olarak nitelendirilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder