15 Aralık 2013 Pazar

MEDENİ HUKUK ALANINDA KANUNLAŞTIRMA HAREKETLERİ

MEDENİ HUKUK ALANINDA KANUNLAŞTIRMA HAREKETLERİ
Genel Olarak Kara Avrupası Hukuk Sistemi'ne Dâhil Olan Ülkelerde Kanunlaştırma
Medeni Hukuk alanında kanunlaştırma denilince, bu alandaki hukuk kurallarının kanun koyucu tarafından yazılı hâle getirilmesi anlaşılır. Kara Avrupası Hukuk Sistemi'ne dâhil olan ülkelerde temel hukuk kaynağı kanundur. Roma Hukuku kurallarının Corpus Juris Civilis külliyatında toplanması, kanunlaştırma hareketlerine örnek olmuştur; ama gerçek anlamda kanunlaştırma hareketleri 18. yüzyılın sonlarına dayanır. O zamana dek, kanunlaştırmadan anlaşılan, Corpus Juric Civilis'in benimsenmesi ve ülkede yürürlüğe konulması iken, ondan sonra ülkeler yavaş yavaş kendi ulusal niteliklerini ve ihtiyaçlarını da göz önünde tutarak kendi hukuklarını yazıya dökmeye başlamışlardır. Prusya Devletleri Genel Kanunu, Fransız Medeni Kanunu, Avusturya Medeni Kanunu, Alman Medeni Kanunu ve İsviçre Medeni Kanunu bu hareketin birer örneğidir.
Kanunlaştırma denilince iki yöntem akla gelebilir: Kazuistik yöntem ve soyut yöntem. Kazuistik yöntemde, kanun genel hükümler ve ilkeler içermez. Karşılaşılabilecek her sorun öngörülüp o soruna özel kurallar konulmaya çalışılır. Zaman içinde insanoğlunun karşısına çıkabilecek her sorunun öngörülüp adil şekilde önceden çözümlenmesi çok güzel olabilirdi; ama bunun olanaksız olduğu düşünülürse bu sistemin pek de iyi bir sistem olmadığı söylenebilir. Böyle bir sistemde kanunlar binlerce maddeden oluşmasına rağmen yine de ortaya çıkabilecek sayısız ciddi sorunu çözmekte yetersiz kalabilmektedir. Bu yüzden artık, ülkelerin kanunlaştırma hareketleri sırasında tercih etmediği bir yöntemdir. Yukarıda sözünü ettiğimiz Prusya Devletleri Genel Kanunu işte bu yöntemle hazırlanmıştı.
Modern kanunlaştırma yöntemi, soyut yöntemdir. Kanunlar genel ilkeler koyar, tanımlar getirir. Böylece zaman içinde ortaya çıkabilecek; ama şimdiden tam olarak kestirilemeyen hukuki ilişkiler ve sorunlar da çoğunlukla çözümsüz kalmamış olur. Kanun sadece belli bir olaya değil, ortak yönleri olan, sıklıkla karşılaşılabilen, ana hatlarıyla diğerlerinden ayrılabilen hukuki ilişkilerin tümüne uygulanmaya elverişlidir. Bu yöntemle yapılmış kanunlarda da boşluk sorunuyla karşılaşılabilir; ama bu kanunlar bu durum için bile nasıl hareket edilmesi gerektiğini hükme bağlarlar ve zaten kazuistik yöntemle yapılan kanunlarda olduğu kadar çok boşluk sorunuyla karşılaşılmaz.
Ülkemizde Kanunlaştırma Hareketleri
Tanzimat Dönemi'ne kadar İslâm Hukuku'nun etkisinde olan Osmanlı İmparatorluğu, bu dönemde bazı hukuk dallarında kanunlaştırma hareketlerine girişmişti. Kanunname-i Ticaret, Ceza Kanunnamesi ve Arazi Kanunnamesi bu dönemde yapılan Kanunlara örnek verilebilir. Medeni Hukuk alanındaki kanunlaştırma ihtiyacını çözmek için Fransız Medeni Kanunu'nun çevirisini yapmak ya da İslâm Hukuku esaslarına dayalı bir kanun yazmak seçenekleri üzerinde düşünülüp ikinci seçenek benimsenmiş ve Ahmet Cevdet Paşa'nın önderliğinde bir heyet tarafından İslami esaslara dayalı Mecelle hazırlanmıştı. Mecelle, bugünkü anlamıyla bir medeni kanun sayılamazdı, çünkü tüm Medeni Hukuk ilişkilerini içermiyordu.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte laik bir hukuk sistemine geçmek için Medeni Hukuk alanında bir reform yapmak gereği doğdu. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanun'unu iktibas etme önerisi kabul edildi. Kısa zamanda Türkçeye çevrilen İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nda, toplumumuzun yapısına uygun birtakım değişiklikler de yapılarak Türk Kanunu Medenisi ve Borçlar Kanunu yazıldı. Her iki Kanun da 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girdi.
Laiklik ilkesine dayalı çağdaş bir Medeni Kanunu bir an önce yürürlüğe koymak isteyen ülkemizde, sıfırdan başlayarak tamamen orijinal bir kanun hazırlamak kolay olmayacaktı. Bu yüzden çağdaş bir Medeni Kanun'un iktibas edilmesi en uygun çözüm olarak görüldü. Türk Medeni Kanunu'nun gerekçesinde "dönemin en yeni, en mükemmel ve halkçı" Kanunu olduğu için İsviçre Medeni Kanunu'nun iktibas edildiği ifade edilmiştir. Tabii, o dönemdeki hukukçuların çoğunun hukuk öğrenimini İsviçre'de yapmış olması da etkili olmuştur.
Borçlar Kanunu, Türk Kanunu Medenisi'nin ayrılmaz bir parçası olup onun beşinci kitabı sayıldığı hâlde ayrı bir Kanun olarak numara alması ve yürürlüğe konulması, İsviçre'de de Medeni Kanun ile Borçlar Kanunu'nun ayrı olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu tamamen tarihsel bir sebebe dayanır, yoksa her iki Kanun da Medeni Hukuk ilişkilerini düzenlemektedir ve birlikte değerlendirilir. Söz konusu tarihsel sebep de İsviçre'de ilk önce Borçlar Kanunu'nun Federal Kanun olarak uygulanmaya başlanmasıdır. İsviçre'de Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden otuz yıl kadar zaman geçtikten sonra, Medeni Hukuk'un diğer dallarını düzenleyen Medeni Kanun da yürürlüğe girmiştir. Gerçi o sırada daha önce kabul edilmiş olan Borçlar Kanunu'nda da bu yeni hazırlanan Medeni Kanun'a uygun değişiklikler yapılmış ve Medeni Kanun ile arasındaki gerekli bağlantı kurularak ve hatta "İsviçre Medeni Kanunu'nun Tamamlanması Hakkında Federal Kanun (Beşinci Kısım: Borçlar Hukuku)" başlığıyla ve Medeni Kanun ile aynı tarihte yürürlüğe konulmuştur.
1926 yılında yürürlüğe giren 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi 1 Ocak 2002 tarihine dek yürürlükte kaldı. O tarihte 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi. 818 sayılı Borçlar Kanunu da 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 gününe kadar uygulandı. 2002 yılında Türk Medeni Kanunu'nun, 2012 yılında da Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, Türk Medeni Hukuku bütün olarak bir kez daha ele alınmış ve çağın gereklerine uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır. Böylece hem Kanunların zaman içinde eskiyen ve yeni kuşaklar tarafından anlaşılması iyice güçlük arz etmeye başlamış olan dili, günümüz Türkçesine uygun hâle getirilmiş hem de değişen toplumsal ihtiyaçlara daha iyi yanıt verecek hükümler getirilebilmiştir. Bu yapılırken yine Kara Avrupası Hukuk Sistemi'ne bağlı kalınmış, zaman içinde İsviçre'de bu alanda yapılan değişiklikler göz önünde tutulmuş ve Avrupa Birliği düzenlemeleriyle de uyum sağlanmaya çalışılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder