•
Medeni Hukuk alanında görülen hakları, mutlak
ve nispi haklar, yararlanma ve düzenleme hakları, kişi varlığına
veya mal varlığına ilişkin haklar, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan veya kullanılması başkasına devredilebilen haklar, devredilebilen veya devredilmeyen haklar şeklinde gruplandırmak mümkündür. Kişilik hakları, fikrî haklar, ayni haklar ve velayet hakkı, mutlak haklardır. Alacak hakkı ise nispi haklar arasında yer alır. Yararlanma haklarının da arasında ele alınabilen ayni haklar da alacak hakları da mal varlıksal nitelik taşır ve devredilebilen haklardır; ama bunlar arasındaki farklılıklar büyük önem taşır. Alacak hakkının sahibine sağladığı yetkiler arasında bulunan talep yetkisi bazen alacak hakkının kendisiyle karıştırılır. Bu yüzden talep yetkisi kavramının üzerinde önemle durulması gerekir. Düzenleme hakları arasında yer alan yenilik doğuran haklar da çok önemli bir hak kategorisini oluştururlar ve bir kez kullanılmakla sona ermeleri, kullanıldıktan sonra geri alınamamaları, şarta bağlanamamaları ve çoğu zaman hak düşürücü süreye bağlanmış olmaları gibi önemli özelliklere sahiptirler.
•
Medeni Hukukta kişi varlığına veya mal
varlığına ilişkin sonuçları bulunan çeşitli yükümlülükler de söz
konusudur. Bu yükümlülükler eğer bir borç ilişkisinden doğmuşsa borç adını alır. Borç ilişkilerinden edim yükümlülükleri ve bazı yan yükümlülükler doğar. Edim, borçlunun yerine getirmek zorunda olduğu davranış biçimine verilen isimdir. Medeni Hukukta sorumluluk kavramı da bulunmaktadır. Bu kavram iki ayrı anlamda kullanılır. Biri, bir başkasına verilen zararı tazmin etmek zorunda olmak anlamına gelir ve bu anlamıyla yükümlülük kavramından farklı sayılmaz. Sorumluluğun asıl anlamı, borçlu borcunu rızasıyla yerine getirmediğinde, alacaklı tarafından Devlet organları aracılığıyla borçlunun mal varlığına el uzatılabilmesi ve alacağın zorla tahsil edilebilmesidir. Buna borçlunun mal varlığı ile sorumlu olması denilir. Her borç sorumluluk doğurmaz, yani borçlu tarafından yerine getirilmeyen bazı borçlarda alacaklının Devlet organlarına başvurarak alacağını zorla tahsil edebilme yetkisi yoktur. Bu gibi borçlara eksik borçlar denilir. Medeni Hukukta bir de külfet kavramı vardır. Bu da bir kişinin bir hakkını korumak veya bir olanağı kaybetmemek istiyorsa belli bir şekilde davranması gerektiği anlamına gelir. Külfete aykırı hareketin hakkı veya olanağı kaybetmekten başka bir yaptırımı olmadığı için külfetler yükümlülüklerden farklıdır.
•
Medeni Hukuk alanında hakları kazandıran ve
kaybettiren, yükümlülükleri doğuran veya sona erdiren birtakım olaylar
vardır. Bunlara kısaca hukuki olaylar deriz. Hukuki olaylar kendi içinde
hukuki olgular ve hukuki eylemler olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuki olgulara
daha seyrek rastlanır. Hukuki eylemler ise, doğanın gidişatına değil de insan
iradesine bağlı olduğu için, hukuki olaylar arasında daha sık
karşılaşabildiklerimizdir. İnsan iradesine dayalı olan ve hukuki bakımdan
sonuç doğuran olayların bir kısmı hukuk düzenince onaylanırken bir kısmı
yaptırıma tabi tutulur. İnsan eylem ve iradesine dayalı olup da hukuk
düzeninin sonuç bağladığı ve onayladığı davranışlara onaylamadıklarına oranla
daha da sık rastlanır. Bunlar da kendi aralarında, duygu açıklamaları, bilgi
ve haber verme açıklamaları, irade açıklamaları olarak üçe ayrılır. En fazla
karşılaşılan hukuki eylemler, irade açıklamalarıdır. Bunlar da kendi
aralarında hukuki işlemler, hukuki işlem benzerleri ve maddi fiiller olmak
üzere üçe ayrılır.
•
Hukuk düzenince korunmuş bir amaca yönelik
irade açıklamalarına hukuki işlem denilir. Hukuki işlemdeki irade açıklaması
sadece hukuki bir sonuç yaratmakla kalmayıp bu sonucun doğmasına yönelik de
olması nedeniyle hukuki işlem benzeri irade açıklamalarından ayrılır. Hukuki işlemler,
işlemi yapmak için irade açıklamasında bulunması gereken kişi sayısına göre
tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olarak ikiye
ayrılır. Hukuki işlemler, hangi hukuk alanında sonuç yarattıklarına bağlı
olarak nişanlanma, evlenme gibi aile hukuku işlemleri; miras sözleşmesi,
vasiyet, mirası reddetme gibi miras hukuku işlemleri; zilyetliği devretme,
taşınır veya taşınmaz eşya üzerinde rehin kurma gibi eşya hukuku işlemleri;
satış, kira, bağış veya ibra sözleşmeleri gibi borçlar hukuku işlemleri
olabilir. Hukuki işlemler sağlar arası da olabilir ölüme bağlı da olabilir.
Malvarlığı üzerinde yarattıkları etki bakımındansa kazanma işlemi,
kazandırıcı işlem borçlandırıcı işlem veya tasarruf işlemi söz konusu
olabilir.
•Gerek
borçlandırıcı işlemler gerekse de tasarruf işlemi yoluyla muhataba sağlanan
kazandırmaların hukuki bir sebebi olmalıdır. Kazandırmaların sebebi kavramı,
hukuki işlemdeki saik kavramıyla karıştırılmamalıdır. Hukuk düzeni kural
olarak saiklerimizle ilgilenmez. Ancak aynı şeyi kazandırmaların hukuki
sebebi için söyleyemeyiz. Öyle ki, bir kazandırmanın hukuki sebebi yoksa
bazen yapılan kazandırma geçersiz sayılır (sebebe bağlılık ilkesi), bazen de
kazandırma geçersiz sayılmaz (soyutluk görüşü); ama kazananın bu kazandığı
şeyi sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde kazandırana iade etmesi
gerekebilir. Kazandırıcı işlemler bakımından hukuk düzeninin önemli gördüğü
sebeplerin belli başlıları alacak sebebi, ifa sebebi, bağışlama sebebi ve
teminat sebebidir. Alacak sebebi de karşı edim (ivaz) alacağı, iade alacağı
ve rücu alacağı sebebi olmak üzere üç alt gruba ayrılabilir.
•Tasarruf
işlemlerinin çoğu zaman temelde yatan bir borçlandırıcı işlemden doğan borcu
ifa etmek amacıyla yapıldığını söyleyebiliriz. Öyle ki, taşınmazlara ilişkin
bir tasarruf işleminin geçerli olması için, temelde geçerli bir borçlandırıcı
işlemin (taahhüt işleminin) bulunması şarttır (sebebe bağlılık ilkesi). O
hâlde taşınmaza ilişkin bir tasarruf işlemi ile yapılan kazandırmanın hukuki
sebebi, yine bu taşınmaza ilişkin geçerli bir borçlandırıcı işlemin
bulunmasıdır. Taşınırlara ilişkin tasarruf işlemlerinin geçerliliğinin
temelde geçerli bir borçlandırıcı işlemin bulunmasına bağlı olup olmadığı ise
tartışmalıdır.
|
17 Aralık 2013 Salı
Medeni Hukuk 5. Ünite Özeti
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder