17 Aralık 2013 Salı

Medeni Hukuk 5. Ünite Özeti

        Medeni Hukuk alanında görülen hakları, mutlak ve nispi haklar, yararlanma ve düzenleme hakları, kişi varlığına
veya mal varlığına ilişkin haklar, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan veya kullanılması başkasına devredilebilen haklar,
devredilebilen veya devredilmeyen haklar şeklinde gruplandırmak mümkündür. Kişilik hakları, fikrî haklar,
ayni haklar ve velayet hakkı, mutlak haklardır. Alacak hakkı ise nispi haklar arasında yer alır. Yararlanma
haklarının da arasında ele alınabilen ayni haklar da alacak hakları da mal varlıksal nitelik taşır ve devredilebilen
haklardır; ama bunlar arasındaki farklılıklar büyük önem taşır. Alacak hakkının sahibine sağladığı yetkiler
arasında bulunan talep yetkisi bazen alacak hakkının kendisiyle karıştırılır. Bu yüzden talep yetkisi kavramının
üzerinde önemle durulması gerekir. Düzenleme hakları arasında yer alan yenilik doğuran haklar da çok önemli
bir hak kategorisini oluştururlar ve bir kez kullanılmakla sona ermeleri, kullanıldıktan sonra geri alınamamaları,
şarta bağlanamamaları ve çoğu zaman hak düşürücü süreye bağlanmış olmaları gibi önemli özelliklere
sahiptirler.
Medeni Hukukta kişi varlığına veya mal varlığına ilişkin sonuçları bulunan çeşitli yükümlülükler de söz
konusudur. Bu yükümlülükler eğer bir borç ilişkisinden doğmuşsa borç adını alır. Borç ilişkilerinden edim
yükümlülükleri ve bazı yan yükümlülükler doğar. Edim, borçlunun yerine getirmek zorunda olduğu davranış
biçimine verilen isimdir. Medeni Hukukta sorumluluk kavramı da bulunmaktadır. Bu kavram iki ayrı anlamda
kullanılır. Biri, bir başkasına verilen zararı tazmin etmek zorunda olmak anlamına gelir ve bu anlamıyla
yükümlülük kavramından farklı sayılmaz. Sorumluluğun asıl anlamı, borçlu borcunu rızasıyla yerine
getirmediğinde, alacaklı tarafından Devlet organları aracılığıyla borçlunun mal varlığına el uzatılabilmesi ve
alacağın zorla tahsil edilebilmesidir. Buna borçlunun mal varlığı ile sorumlu olması denilir. Her borç sorumluluk
doğurmaz, yani borçlu tarafından yerine getirilmeyen bazı borçlarda alacaklının Devlet organlarına başvurarak
alacağını zorla tahsil edebilme yetkisi yoktur. Bu gibi borçlara eksik borçlar denilir. Medeni Hukukta bir de
külfet kavramı vardır. Bu da bir kişinin bir hakkını korumak veya bir olanağı kaybetmemek istiyorsa belli bir
şekilde davranması gerektiği anlamına gelir. Külfete aykırı hareketin hakkı veya olanağı kaybetmekten başka bir
yaptırımı olmadığı için külfetler yükümlülüklerden farklıdır.
Medeni Hukuk alanında hakları kazandıran ve kaybettiren, yükümlülükleri doğuran veya sona erdiren birtakım olaylar vardır. Bunlara kısaca hukuki olaylar deriz. Hukuki olaylar kendi içinde hukuki olgular ve hukuki eylemler olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuki olgulara daha seyrek rastlanır. Hukuki eylemler ise, doğanın gidişatına değil de insan iradesine bağlı olduğu için, hukuki olaylar arasında daha sık karşılaşabildiklerimizdir. İnsan iradesine dayalı olan ve hukuki bakımdan sonuç doğuran olayların bir kısmı hukuk düzenince onaylanırken bir kısmı yaptırıma tabi tutulur. İnsan eylem ve iradesine dayalı olup da hukuk düzeninin sonuç bağladığı ve onayladığı davranışlara onaylamadıklarına oranla daha da sık rastlanır. Bunlar da kendi aralarında, duygu açıklamaları, bilgi ve haber verme açıklamaları, irade açıklamaları olarak üçe ayrılır. En fazla karşılaşılan hukuki eylemler, irade açıklamalarıdır. Bunlar da kendi aralarında hukuki işlemler, hukuki işlem benzerleri ve maddi fiiller olmak üzere üçe ayrılır.
Hukuk düzenince korunmuş bir amaca yönelik irade açıklamalarına hukuki işlem denilir. Hukuki işlemdeki irade açıklaması sadece hukuki bir sonuç yaratmakla kalmayıp bu sonucun doğmasına yönelik de olması nedeniyle hukuki işlem benzeri irade açıklamalarından ayrılır. Hukuki işlemler, işlemi yapmak için irade açıklamasında bulunması gereken kişi sayısına göre tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olarak ikiye ayrılır. Hukuki işlemler, hangi hukuk alanında sonuç yarattıklarına bağlı olarak nişanlanma, evlenme gibi aile hukuku işlemleri; miras sözleşmesi, vasiyet, mirası reddetme gibi miras hukuku işlemleri; zilyetliği devretme, taşınır veya taşınmaz eşya üzerinde rehin kurma gibi eşya hukuku işlemleri; satış, kira, bağış veya ibra sözleşmeleri gibi borçlar hukuku işlemleri olabilir. Hukuki işlemler sağlar arası da olabilir ölüme bağlı da olabilir. Malvarlığı üzerinde yarattıkları etki bakımındansa kazanma işlemi, kazandırıcı işlem borçlandırıcı işlem veya tasarruf işlemi söz konusu olabilir.
•Gerek borçlandırıcı işlemler gerekse de tasarruf işlemi yoluyla muhataba sağlanan kazandırmaların hukuki bir sebebi olmalıdır. Kazandırmaların sebebi kavramı, hukuki işlemdeki saik kavramıyla karıştırılmamalıdır. Hukuk düzeni kural olarak saiklerimizle ilgilenmez. Ancak aynı şeyi kazandırmaların hukuki sebebi için söyleyemeyiz. Öyle ki, bir kazandırmanın hukuki sebebi yoksa bazen yapılan kazandırma geçersiz sayılır (sebebe bağlılık ilkesi), bazen de kazandırma geçersiz sayılmaz (soyutluk görüşü); ama kazananın bu kazandığı şeyi sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde kazandırana iade etmesi gerekebilir. Kazandırıcı işlemler bakımından hukuk düzeninin önemli gördüğü sebeplerin belli başlıları alacak sebebi, ifa sebebi, bağışlama sebebi ve teminat sebebidir. Alacak sebebi de karşı edim (ivaz) alacağı, iade alacağı ve rücu alacağı sebebi olmak üzere üç alt gruba ayrılabilir.
•Tasarruf işlemlerinin çoğu zaman temelde yatan bir borçlandırıcı işlemden doğan borcu ifa etmek amacıyla yapıldığını söyleyebiliriz. Öyle ki, taşınmazlara ilişkin bir tasarruf işleminin geçerli olması için, temelde geçerli bir borçlandırıcı işlemin (taahhüt işleminin) bulunması şarttır (sebebe bağlılık ilkesi). O hâlde taşınmaza ilişkin bir tasarruf işlemi ile yapılan kazandırmanın hukuki sebebi, yine bu taşınmaza ilişkin geçerli bir borçlandırıcı işlemin bulunmasıdır. Taşınırlara ilişkin tasarruf işlemlerinin geçerliliğinin temelde geçerli bir borçlandırıcı işlemin bulunmasına bağlı olup olmadığı ise tartışmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder