YÜKÜMLÜLÜK VE SORUMLULUK KAVRAMLARI
Medeni Hukuk ilişkileri veya Medeni Hukuka ilişkin sonuçlar doğuran hukuki olaylar, sadece bazı kişilere birtakım haklar sağlamazlar, onları veya
karşılarında bulunan kişileri birtakım yükümlülüklerin altına da sokarlar. Gerçi yükümlülük kavramı da hak kavramı gibi sadece Medeni Hukuka özgü değildir; ama biz burada Medeni Hukuk anlamındaki yükümlülüklerden söz edeceğiz.
Mutlak haklar söz konusu olduğunda, herkesin başkasının mutlak haklarına saygı gösterme yükümlülüğünden söz edilebilir. Dolayısıyla kimse kimsenin kişilik hakkını veya mülkiyet hakkını zedeleyemez. Aksi takdirde, hak sahibi olan kişiler, mutlak haklarına saygı gösterme yükümlülüğünü ihlal etmiş olan kişilere karşı talep yetkisine sahip olurlar. Yükümlülük kavramı nispi haklar alanında daha somut bir görünüm kazanır. Örneğin nişanlıların ve eşlerin birbirlerine sadakat gösterme, yardımlaşma ve dayanışma yükümlülükleri, anne ve babanın çocuklarını eğitme, bakıp, gözetme yükümlülükleri söz konusudur. Bir borç ilişkisi bakımından da borçlunun alacaklıya karşı belli bir şekilde davranma, yani bir edimi yerine getirme yükümlülüğü söz konusu olur. Bu bazen bir yapma veya yapmama yükümlülüğü bazen de bir şeyi alacaklıya verme yükümlülüğü, çoğu zaman bir miktar parayı ödeme yükümlülüğü şeklinde karşımıza çıkar. Bir borç ilişkisi (geniş anlamda borç) bakımından söz konusu olan ve belli bir alacaklıya karşı olan bu gibi yükümlülüklere borç (dar anlamda borç) da diyebiliriz.
Borç ilişkisinden doğan yükümlülükler sadece dar anlamda borçlar değildir. Dar anlamda borçtan kastımız, borç ilişkisi çerçevesinde alacaklının borçludan istemeye yetkili olduğu borçlunun belli yönde davranma yükümlülüğüdür. Bu yükümlülüğün konusunu oluşturan ve bir şeyi yapma, yapmama veya verme şeklinde ortaya çıkan davranış biçimine ise edim denilir. O hâlde, her borç ilişkisinden doğan dar anlamda borçlar aslında birer edim yükümlülüğüdür. Ancak borç ilişkilerinden sadece edim yükümlülükleri doğmaz, birtakım yan yükümlülükler de doğar ki bunlar, bazen alacaklının edimin ifasını istemekteki menfaatine, bazen de alacaklının ifa dışında kalan tüm hukuki değerlerinin korunması menfaatine hizmet ederler. Bunlara ifaya yardımcı yan yükümlülükler ve koruyucu yan yükümlülükler (ya da davranış yükümlülükleri) adı da verilir. Örneğin, satıcının sattığı ve teslim ettiği ürünün yedek parçasını veya bu ürünle birlikte kullanılabilecek malzemeyi de hazır bulundurması, satılanı uygun şekilde ambalajlaması ifa amacına hizmet eden yan yükümlülüklerdir. Bir eşyasını tamir etmek için bir kişinin evine giren tamircinin evdeki diğer eşyalara zarar vermemesi, dükkânına gelen müşterilere mal satan satıcının dükkânını müşterilerin sağlığı açısından da güvenli bir yer olarak tutması gibi yükümlülükler, alacaklının ifa menfaati dışında kalan kişi ve mal varlığı değerlerini (bütünlük menfaatini) korumaya yönelik yan yükümlülüklerdir. Tüm bu örneklerdeki edim yükümlülükleri ise, bir taraf için satılan malın teslimi veya eşyanın tamir edilmesi, diğer taraf içinse satın aldığı mal karşılığında veya tamircinin tamir hizmeti karşılığında para ödemesidir. Taraflardan biri edim yükümlülüklerini ihlal edecek olursa diğer taraf onu ifaya zorlamak için dava açabilir. Buna rağmen ifa gerçekleşmezse veya gerçekleşse bile bu gecikme yüzünden alacaklının bir zararı doğarsa, bu sefer borçlunun bir de zararı tazmin etme borcu doğar ki bu da borç ilişkisinden ilk planda değil de ancak ikincil sırada doğan bir yükümlülük olduğu için, tâli yükümlülük olarak adlandırılır. Yan yükümlülüklerin ihlali hâlinde ise borçluyu ifaya zorlama olanağı yoktur, ancak yine bir tali yükümlülük ortaya çıkar ve yan yükümlülüğünü ihlal ederek alacaklısına zarar vermiş olan borçlu, bu zararı tazmin etme borcu altına girmiş olur. İşte bu tazminat, borçlunun rızasıyla ödenmezse, pekâlâ ifa davasına konu edilebilirler.
Bazı borç ilişkileri hukuki bir işlemden doğmaz, doğrudan doğruya kanundan doğar. Örneğin bir kişinin kusurlu ve hukuka aykırı bir davranışı ile bir başka kişi zarar görecek olursa, sırf zarar doğuran bu olayın (haksız fiilin) yaşanmasıyla zarar veren ile zarar gören arasında bir borç ilişkisi kurulur. Zarar veren, zarar görenin uğradığı zararı gidermek (tazmin etmek) yükümlülüğü (borcu) altına girer.
İster bir hukuki ilişkiden ister bir haksız fiilden doğsun, bir borç ilişkisi söz konusu olduğunda alacaklı borçludan edimini ifa etmesini isteyebilir. Aksi takdirde Devlet'in yetkili organları vasıtasıyla onu ifaya zorlayabilir. Sadece yan yükümlülükler söz konusu olduğunda, borçluyu ifaya zorlamak mümkün olmaz; ancak borçlunun bu yükümlülüklere aykırı davranışı da ifaya zorlanabileceği yeni bir tazminat ödeme yükümlülüğünü ortaya çıkarır. Oysa Medeni Hukuka ilişkin olup da bir borç ilişkisinden doğmayan yükümlülükler söz konusu olduğunda, ifaya zorlama mümkün değildir. Örneğin nişanlılar veya eşler birbirlerini kendilerine sadık davranmaya, çocuk anne ve babasını kendisine iyi bakmaya dava yoluyla zorlayamaz. Fakat bu demek değildir ki, bu alanlardaki yükümlülük ihlalleri yaptırımsız kalacaktır. Bu durumda, nişanın haklı sebeple bozulması, boşanma, çocuğun velayetinin anne ve babasından alınması gibi yaptırımlar uygulanabilecektir.
Medeni Hukuk, özellikle de Borçlar Hukuku alanında bir de külfet kavramı bulunmaktadır. Külfet (yüklenti-gerekli davranış yükümü) denildiği zaman, yine bir kişinin belli bir davranışta bulunması gerekliliği anlaşılır; ama kişi bu külfetin gereğini yerine getirmediyse, kimse onu buna zorlamayacağı gibi bu yüzden ondan tazminat da isteyemez. Esasen üzerine düşen külfeti yerine getirmeyen kişi, bunun sonucuna bizzat katlanacaktır. Bu da onun bir hakkı veya hukuki olanağı kaybetmesi şeklinde ortaya çıkan br sonuçtur. Örneğin ayıplı mal satın almış olan alıcı, malı muayene etmek ve ayıp tespit ederse bunu satıcıya bildirmek külfeti altındadır. Bu külfete uymazsa, satıcının ayıptan sorumluluğunu düzenleyen hükümlerden yararlanamayacaktır. Tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmede borçlu temerrüde düştüğü zaman alacaklı birtakım seçimlik haklarını kullanabilmek bu arada örneğin sözleşmeden dönebilmek istiyorsa, kural olarak borçluya ifa için ek bir süre vermek zorundadır; eğer bu külfete katlanmazsa, seçimlik hakları doğmayacaktır.
Özellikle Borçlar Hukuku alanında karşımıza çıkan ve çoğu zaman yükümlülük kavramıyla karıştırılan bir diğer önemli kavram da sorumluluk kavramıdır. Aslında "sorumluluk" değişik anlamlarda kullanılabilen bir hukuki terimdir. Bunlardan biri, borca veya hukuka aykırı davranışıyla bir başkasına zarar veren kişinin bu zararı gidermek, yani zararı tazmin etmek yükümlülüğü altında olması demektir. Bu anlamda sorumluluk zararı giderme yükümlülüğünden başka bir şey değildir. Oysa diğer anlamıyla sorumluluk, belli bir yükümlülüğe aykırı davranışın yaptırımı olarak ortaya çıkar. Öyle ki, borcunu rızasıyla yerine getirmeyen borçlunun mal varlığının icra organları vasıtasıyla alacaklının el atmasına açık olması hâli olarak tanımlanır. Zarardan sorumlu olmak veya mal varlığı ile sorumlu olmak ifadeleriyle özetlenebilen bu iki kavram, bu yüzden "-den sorumluluk" ve "...ile sorumluluk" olarak da birbirinden ayırt edilmeye çalışılır.
Sorumluluk kavramı ile ilgili ayrıntılı bilgi Borçlar Hukuku dersinde verilecektir; ama konuyu kapatmadan önce şimdiye kadar üzerinde durduğumuz konulardan biriyle sorumluluk arasındaki bağlantıyı kurmamızda yarar bulunmaktadır. Daha önce alacak haklarının zaman aşımına uğrayabileceğinden söz etmiştik. İşte zaman aşımına uğramış olan bir alacak, borçlunun zaman aşımı def'inde bulunmasından itibaren talep ve dava edilemeyen bir alacak olduğu için, ortada artık sorumluluk doğurmayan bir borç bulunduğu kabul edilir. Çünkü borçlu borcunu özgür iradesiyle ödemediği takdirde, alacaklı tarafından Devlet organlarının yardımıyla borçlunun mal varlığına el atılabilmesi olanağı ortadan kalkmıştır. Sorumluluk doğurmayan bu gibi borçlara eksik borçlar denilir ve bunlar sadece zaman aşımına uğramış borçlardan ibaret değildir. Örneğin kumar ve bahisten doğan borçlar, evlenme tellallığından doğan ücret ödeme borcu veya ahlaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi hep birer eksik borçtur, yani sorumluluk doğurmazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder